15 Aralık 2014 Pazartesi

Gittiğin o yer nasıl anne? Her şey güzel mi?

 Kargalar, kargalar beni ağacın tepesine bırakan kargalar. Belki ondandır böyle yalnız oluşum. Acaba sen leylekleri de mi duymamıştın anne? İşte kargalar ve leyleklerin mimarlarının eseri; ben.


Yalnızım anne.  Kendi devinimimde kaybolmamaya çalışıyorum. Yapay gülümsemelerimde arıyorum seni. Hep çocukluğum geliyor aklıma. Kadınlığının babam tarafından önemsenmediğini dile getirmeden, harcadığın yılların gelip geçerken kendini içten içe öldürdüğün günler. Çok mutsuz olduğuna o kadar inanmıştın ki, hiçbir şeye pozitif bakamıyordun sanki. Haklıydın. Böyle bir koca seni değil, tüm kadınları mutsuz ederdi.
Babam kötü biriydi anne. Sadece kendine zarar veren biri değil, çevresindekilere de zarar veren  bir adamdı. Babamı hangimiz affedebiliriz ki? Hele sen? İçip içip dayak atışlarını mı affedebilirdin, yoksa seni aldatışlarını mı? Ki doğru olan onu hiç affetmemen. Ama ben? Ben anne? Benim ne suçum vardı? Sahi sen  beni ona emanet etmiştin değil mi?  Buna cidden inanıyor muydun anne? Beni ona emanet ederken cidden inanıyor muydun emanet ettiğine?
Kime emanet ediyordun beni?
Seni bir kere bile koruyamamış kardeşlerine mi?  Yaşadıklarını sakin sakin  izleyip köşesine çekilen büyük dayıma mı? Yoksa her defasında babama cezasını vereceğini söyleyen ama hiddetini yalnızca içkiden çıkaran küçük dayıma mı?
Anne sen bırak babamı, kardeşlerine bile kızamıyordun! Tüm suçu hep sen üstleniyordun! Hayır anne böyle bir hayatı kimse hak etmezdi. Hem kimse kötü bir hayat yaşadığı için kendisini suçlamaz. Evet suçlar, suçlar ama mutlaka bir dış faktörden de bahseder.
  Oysa sen,  sen kendinden başka kimseyi suçlamıyordun ki anne.
Bense sadece seni suçlu bulmuyorum. Tüm pisliklerinden sonra gelip sana yalvaran babamı affedişlerin için bile suçlu bulmuyorum seni.
 Büyüdüm anne. Biraz zor büyüdüm ama büyüdüm. Küçükken arkadaşlarım ailemi sorduğunda, beni bir kargayla leylek getirmiş diyordum. Diyordum ama küçücük bir bebek olmama rağmen, kötü bir karga ve ağlak bir leyleğin bıraktığını hatırladığımı da ekliyordum.
Gittiğin o yer nasıl anne? Her şey güzel mi?                                                  Gürkan

İnternetin yaşamımızda olumlu ya da olumsuz etkileri üzerine…



1960lı yılların başında Amerikalı bilim adamları tarafından AR-GE çalışması çerçevesinde araştırmaları başlatılan internet,  ilkin askeri anlamda ilerleme amaçlıydı. Sonraları internet normal insan hayatına indirgendi. Gündelik hayat içerisinde kullanılmasıyla Türkiye’ye ulaşması çok gecikmedi. Başlarda iş hayatında kullanım yoğunluğu gösterdi fakat günümüzde daha çok gündelik yaşantımızın bir parçası.

Günümüzde en ilgi çekici haliyle internet, bilgi kaynağı olan web sayfalarıdır. Web sayfaları aracılığıyla her türlü bilgiye sahip olma, fikirlerini açıklama, tartışmalara katılma gibi faaliyetlerde bulunuyoruz.

İnsan için olan her şey gibi internetin de insan üzerinde hem olumlu etkileri hem de olumsuz etkileri vardır. Bunları kısaca değinmek gerekirse;

Sanal dev bir kütüphaneyi önümüze seren internet, bizi hemen hemen her konuda anında bilgiye ulaştırır. Kaldı ki günümüzde ‘’Elektronik Kitap Okuyucu’’ (Kindle Touch) adlı program ve bunun için geliştirilen tablet pc ile herhangi bir kitaba erişmek, kitap okumak kolaylaşmıştır. Bunun yanında bize internet tüm bu devasa bilgi yelpazesini olumsuz da gösterebilir. Örneğin bu dev sanal kütüphanemizden yanlış bilgilere de erişebiliriz.

İnternet bankacılığı sayesinde bakancılık işlemlerimizi zaman ve uzamımızdan kayıp yaşamadan kolaylıkla  gerçekleştirebiliriz. Aynı zamanda  yanlış işlemlerle ya da internet üzerinden yapılan e posta ya da başka yollarla yapılan dolandırıcılık faaliyetleri dolayısıyla bir hırsızlığa da mecra yaratabilmektedir internet.

2004 yılında Facebook, 2006 yılında Twitter gibi sosyal medya platformlarının bulunması ile yaklaşık dünyanın 1/3’ü, bu platformlarda günün büyük bir kısmını durum güncelleyerek, fotoğraf  yükleyerek geçiriyor. İnsanı asosyalliğe ittiği gibi sosyalleştire de bilen bu platformlar, bağımlılık etkisine de sahip. Burada da internetin hem olumlu hem olumsuz etkisi ayrımına gitmemiz mümkündür.

İlk olarak 15 Şubat 2005 tarihinde ‘’Broadcast Yourself’’’ sloganıyla internette yerini alan Youtube, kurulduğu yılın hemen ilk üçüncü ayında günde 3 milyon videonun döndüğü bir çılgınlık haline geldi. Olağanüstü bir ziyaretçi akınına uğrayan youtube’da eğitim videoları, haberler, kısa belgeseller gibi olumlu unsurları barındıran paylaşımlar yer alırken, porno,ırkçı, terörist görüntüler, insan haklarına, ulusal değerlere saldırı niteliğindeki videolar da yer almaktadır. Burada da internetin hem olumlu hem olumsuz etkisinin aynı çatı altında bulunduğunu görüyoruz.

Tüm bu kısaslardan sonra, bence internet ; insan için var olan her şey gibi yine insanın kullanım amacı, kullanış şekli dolayısıyla yarar  ya da zarar sağlayan bir şeydir.  Olumlu anlamda etkilenmek de, olumsuz anlamda etkilenmek de yine insanın elindedir.

                                                                                                   IAU/Comunation sociology - GÜRKAN ATEŞ
BEN SENİN BENİ SEVME İHTİMALİNDEN 
BİLE VAZGEÇTİM.
SENİN ALLAH BELANI VERSİN YA.